eski bir defteri karıştırırken, bir kâğıt düştü içinden.
23 martı-24 marta bağlayan gece yazılmış. 2 kere okuduktan sonra anladım. uzun zaman önce sana yazılmış bu not. malum doğum günün... ama defter arasında sıkışıp kalmış. tıpkı albüm sayfalarında sararan ve bir türlü yenileri eklenmeyen, fotoğraflarımız gibi, terkedilmiş bir not! artık birikmeyen anılarımız... onlardan hiç bahsetmiyorum.
unuttuğun doğum günlerimi önemsemeyeli epey zaman oldu... öylesine sorulmuş bir nasılsına ihtiyaç varken doğum günüde neymiş... artık seni soranlara cevap veremiyorum. ben hep bu yüzden, sevgi yüzünden acı çektim. hep en çok ben sevdim. en çokda ben üzüldüm. ama vazgeçemedim sevmekten. seni sevmekten, onu sevmekten, kedi, köpek, kuş... vazgeçemedim... sadece şunu gördüm, sevgimi sunduğum bir kedi bile senden daha çok haketti bunu. geçenlerde bir kedi aldım eve. yakışıklı bir iran... yanında olup onu sevmezsen yemek bile yemiyor, öyle acıkmış sevgiye. açlıktan ölse bile seni uyandırmıyor biliyor musun? gözünü açınca burnunu, burnuna değdiriyor. onunda sevgisini gösterme şekli böyle. ama en azından sevgisini sunmaktan gocunmuyor. 2 gün beraberdik ama 2 yıl gibi alışmışım. çok zor geldi ondan ayrılmak. gittiği günün akşamı eve gelmek de çok zor geldi. sanırım tahminimden daha yalnızım ben. içim yalnız benim, gönlüm yalnız... çünkü ait olamıyorum hiçbirşeye... bir kediye bile... evet asıl sorun sanırım bu. hem çok sevip hemde ait olamamak... ne bir canlıya nede bir eşyaya... ait değilim ben... olamıyorum...

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder